Uyuşturucu maddeyle mücadele edenlerin çoğunun hem fikir olduğu bir konu var: Uyuşturucu bağımlılarının büyük bir kesimi ”soft” diye tabir edilen uyuşturuculardan zamanla ”hard” diye tabir edilen eroin gibi maddelere geçerler. Bu bağımlılık sebebiyle ölen insanların deneyimleri, giderek ortak fikir haline gelen bu fikirle örtüşüyor mu? Peki bu sorunun yanıtını alabilmek için bireyin kanının analizinin yapılması yeterli midir? Aslında değildir. Bunun cevabı ölen insanların idrarında, iç organlarında ya da kanında değildir, sadece saçlarında gizlidir. Burada önemli olan husus otopsi sırasında olması gerektiği gibi kesilip alınıp alınmadığıdır. Eğer alınamadıysa en büyük delil artık toprağın altında olacaktır.
5 SANTİM SAÇ, 5 AYLIK GEÇMİŞ DEMEK
Eroin, vücuda hangi yolla girmiş olursa olsun, vücutta diasetilmorfin olarak bilinen madde çok kısa bir süre zarfında 6-asetilmorfine ve bundan sonra da morfine dönüşmektedir. Bu sebeptendir ki idrarda ya da kanda 6- asetilmorfin bulunmuş olması, eroin kullanıldığının en kesin ve güvenilir kanıtıdır. ( Morfinli bir ilaç kullanıldığında veya aşırıya kaçılıp çok fazla haşhaş tüketildiğinde vücutta 6- asetilmorfin oluşmamaktadır.)
Saç tellerinin kökten uç kısmına doğru gidildikçe her bir santim, yaklaşık olarak yaşanılan bir aya denk gelmektedir. Bundan yola çıkılarak hangi madde veya maddelerin kullanıldığı tespit edilebilmektedir. Özetle, 5 santim saç, 5 aylık geçmiş hakkında bilgi edinmeyi sağlar. Eğer bir sebepten dolayı saç yoksa, birey kelse, saçlarını kazıtmışsa ya da birey saç ektirdiyse, bu analiz için vücudun başka yerindeki kıllar da kullanılabilmektedir.
KAN ANALİZİ NEDEN YETERSİZ KALIYOR?
İdrar ya da kan ile yapılan analizlerde bireyin eroin kullanımı hakkında en fazla sadece bir gün önceye gidilebilmektedir. Ancak saç ya da vücutta bulunan diğer kıllar ile yapılan analizlerde ulaşılabilecek bilgi, idrar ve kanın çok ötesindedir. ”Ksenobiyotik” olarak adlandırılan organizmaya yabancı olan maddelerin pek çoğu ve tabi uyuşturucular da saçın keratin matriksinde kalıcı olarak yerleşir. Bunlar da yapılan analizlerde çok rahatlıkla tespit edilebilir. Ayrıca bu maddeler yıkamayla ya da boyamayla yok olmazlar.
SAÇTA UYUŞTURUCU ARANMALI MI SORUNSALI
Uyuşturucu etkisi olan bu maddelerin saçta ”tutunma”, saçta kalma derecesi bireye göre farklılık gösterebilir. Kişinin etnik kökeni, cinsiyeti ve yaşı başlıca etken faktörlerdir. Saçta uyuşturucu aranmasına karşı olduğunu belirten İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü üyesi olan Sevil Atasoy’un bu konudaki söylemleri oldukça dikkat çekicidir: ” Esmerler sarışınlara, zenciler beyazlara, kıvırcık saçlılar düz saçlılara, saçlarını doğal biçimiyle tutanlar boyatanlara ve nihayet saçı olanlar, keller ya da saçlarını kazıtanlara oranla daha zor durumdadır. Çünkü onların uyuşturucu kullandığını kanıtlamak daha kolaydır. Tam da bu nedenle, canlılarda birkaç istisna dışında saçta uyuşturucu madde aranmasına kesinlikle karşıyım. Saçta uyuşturucu analizine olumlu baktığım durumlar var elbette. Örneğin bağımlılık tedavisi gören kişilerin izlenmesi ya da daha önce kullandıkları halde artık ”temiz” olduklarını kanıtlamaya çalışan kişilere destek olmak için yapılmalı. İnsanların gizli gizli çocuklarının saçlarını keserek analiz yaptırmasına ise tamamen karşıyım.”
Konuyla ilgili kitap önerisi: Sevil Atasoy, Labirent- Adli Bilimlerin Gizemli Dünyası.
yazı için teşekkürler.Sevil hanım haklı .insan kendi bedenine zarar verme özgürlüğüne sahip olmalı..18 yaşından önce uyuşturucuya kesinlikle hayır diyorum ama bence herkes lsd deneyimi yaşamalı
BeğenBeğen